Geçtiğimiz 5 günde 3 birbirine benzer maç izledik futbolseverler olarak.Bu 3 maç bize futbolun bilinmezliklerini ve güzelliğini en iyi şekilde gösterdi diye düşünüyorum.Futbolu her zaman göze hoş gelen oyunu oynayan kazanamaz, biraz şans ve iyi oyunla Barcelona'yı bile mağlup edebilirsiniz.Sert ve disiplinli bir savunma, 2 sezon önce olduğu gibi Barcelona'yı 7 günde 3 kez üzdü.Mourinho, daha önce yaptıkları maçlardan çok iyi ders çıkarmış.Bunu sahaya yansıtma kısmında da gayet başarılıydı Madrid.Müthiş alan savunması ile Barcelona'yı sıkıştıran Real, Nou Camp'ta 2-1 galip gelip artık şampiyonluk ipini göğüslemiş gözüküyor.Ama sezonun geneline baktığımızda bu şampiyonluğu hak eden takım Real Madrid."Şampiyonluk küçük takımlarla oynanan maçları kazanmaktan geçer." dediler ve yenmedik takım bırakmadılar.Sonunda "el clasico"da kazanan Mourinho'nun öğrencileri için bu sezon rüya gibi geçti.
Gelelim ülkemizin en büyük derbisine.Maçtan önce favori Galatsaray diyenlere, derbilerin favorisi olmaz demekten dilimizde tüy bitti.Bakınız 2000 yılında Galatasaray UEFA şampiyonu olmuş, gelmiş; Ali Sami Yen'de Galatasaray'ın Fernerbahçe'yi deyim yerindeyse haşat etmesi beklenirken, Johnson çıkar ve frikikten Sarı-Lacivertlileri 1-0 öne geçirir.Maçta bu sonuçla biter.Nitekim maç başladı ve Fenerbahçe 1-0 öne geçti, Ziegler'le.Galatasaray'ın rakibini sıkıştıran oyunu Fenerbahçe'yi her geçen dakika dahada bunalttı.Selçuk'un enfes frikiğiyle 1-1'i bulan Sarı-Kırmızılılar, maçı izleyen herkesi artık bu iş Fenerbahçe için bitti gözüyle izletmeye başladı.Galatasaraylı futbolcuların beceriksizliği ve Volkan'ın inanılmaz kurtarışlarıyla Fernerbahçe oyuna tutundu.Sonrasında ikinci yarı rakip ceza sahasına girmeyen Fenerbahçe, 3 pasta yerleşik Galatasaray savunmasının darmadağın etti ve Stoch'un golüyle 2-1 öne geçti.Böylece art arda iki günde oynanan bu iki maç bize Galatasaray'ı Barcelona, Fenerbahçe'yi Real Madrid olarak gösterdi.İki maçta skorun değişimi aynıydı.Önce Fenerbahçe 1-0,sonra 1-1 ve son olarak Fenerbahçe 2-1'le mağlup ediyordu Galatasaray'ı.
Dün geceye dönersek, bizim için Barcelona ve Chelsea'den daha önemli bir adam vardı sahada.Cüneyt Çakır, Terry'nin hareketini inanılmaz yakalamış ve hiç tereddüt etmeden onu oyundan attı.Fakat şöyle bir durum var, dün akşam oynanan maç Barcelona-Chelsea değil, Galatasaray-Fenerbahçe olsa da böyle tebrik eder miydik Cüneyt Çakır'ı orası muamma.Neyse maçın gelişimine gelelim.Karşılaşmadan önce size Barcelona 2-0 öne geçip, 2-2 berabere kalacak ve üstüne üstlük Messi penaltı kaçıracak desem, herhalde bana gülerdiniz.Ayrıca şu noktaya değinmek istiyorum, futbolun kara büyüsü Messi'ye bulaşmış.Chelsea'ye karşı 8 maçta 0 gol ve dün kaçan penaltı.Barcelona, yine bildiğimiz ceza sahasının önünde pas trafiğini yaptı ve ilk gol geldi.İkinci gol ise kırmızı kart görmüş ve dağılmış Chelsea'ye karşı geldi.Fakat rahatlayan Katalanlar 45'te beklenmedik bir golle şaşırdı.Lampard'ın enfes pasında topla buluşan Ramires klas bir vuruşla topu Valdes'in üstünden ağlara gönderdi.İkinci yarının başında Messi'yle penaltıdan yararlanamayan Barça, sonrasında Chelsea savunmasını geçemedi.Ceza sahası önünde yapılan pas trafiği biraz yavaş kaldı bence dün gece için.Bu durumda Chelsea'nin işine geldi.
Birbirine yakın tarihlerde oynanan 3 maç.Hepsinde senaryo aynı.Bence buraya söylenecek en uygun söz: Futbol tesadüfleri sever.
bir de bu açıdan baksak...
YanıtlaSilhttp://semafordann.blogspot.com/2012/04/barcalamak-m-barcalanmak-m.html