5 Şubat 2015 Perşembe

Madrid Meydan Savaşı: Simeone mi Ancelotti mi?


Madrid şehrinin 2 büyük takımı Atletico Madrid ve Real Madrid, Cumartesi günü saat 17'de Vicente Calderon'da kozlarını paylaşacak. İki takım arasında geçmişten gelen büyük bir rekabet olduğunu biliyoruz ancak Simeone sonrası dönemde bu çekişmenin ateşinin her geçen gün arttığını görmekteyiz. Son dönemde Atletico'nun genel anlamda yükselen performansı doğru orantılı olarak Madrid derbilerine de yansıdı. Öyle ki 2 ezeli rakibin Şampiyonlar Ligi finalinin ardından oynadıkları son 5 maçın 3'ünü Atletico kazanırken 2'si berabere bitmişti. Başka bir deyişle bu sezon Real Madrid Atletico Madrid'e diş geçiremedi.

Simeone ve Ancelotti, 2 sezonda toplam 10 kez karşılaştı. Üstünlük ise 4-3'le Simeone lehine. İstatistiklerde göze çarpan bir başka önemli etken ise Ancelotti'nin La Liga'da Simeone'yi yenememiş olması.Zira Ancelotti'nin derbi zaferlerinin 2'si Kral Kupası'nda 1'i de Şampiyonlar Ligi finalinde. Öte yandan Real Madrid La Liga'da oynadığı son 5 maçta 5 galibiyet alarak Vicente Calderon'a oldukça moralli bir şekilde gidecek. Atletico ise lig ve kupada oynadığı son 8 maçın 3'ünde Barcelona, 2'sindeyse Real Madrid'le karşılaştı. Oldukça yorucu ve yıpratıcı bir fikstürün ardından derbi mücadelesine çıkacaklar.

Bu kritik maç öncesi Atletico'da durumları merak edilen Arda Turan ve Tiago bugün takımla beraber çalışmaya başladı ve derbide forma giymeleri bekleniyor. Real Madrid cephesinde ise 2 maçlık cezası biten yıldız oyuncu Cristiano Ronaldo, Atletico karşısında sahadaki yerini alacak. Fakat hafta içi Madrid ekibinin Sevilla ile oynadığı karşılaşmada sakatlanan Sergio Ramos ve James Rodriguez'in Cumartesi günü oynayamayacakları açıklandı. Bu iki oyuncunun eksikliği Eflatun Beyazlılar'ı oldukça zorlayabilir. Bunun yanı sıra konuk ekipte Modric ve Pepe'nin sakatlıkları devam ederken, Marcelo da kart cezalısı olduğu için derbide forma giyemeyecek.

Ev sahibi takım Atletico Madrid, iç sahada genellikle tercih ettiği 4-4-2 dizilişinden şaşmayacaktır. Bu dizilişte alan paylaşımı ve saha içindeki yardımlaşmayı daha rahat bir şekilde yapabiliyorlar. Özellikle savunmada boşlukları kapatma konusunda başarılı olmalarını da bu dizilişe borçlular. Real Madrid'in aksine Atletico'da maç öncesi eksik yok ve ideal 11'leri ile derbiye hazır durumdalar. Real'in savunmadaki eksiklerini göz önünde bulunduracak olursak agresif ve isteyen bir Atletico hücum hattını durdurmaları gerçekten çok zor olacak. Bilhassa Kırmızı Beyazlıların hücum hattının formda olması, Simeone'yi ilerideki ikiliyi oluşturmak konusunda güç durumda bırakıyor. Fakat Arjantinli çalıştırıcının, Griezman-Mandzukic ikilisini tercih edeceğini ve Torres'i de önemli bir silah olarak kenarda hazır tutacağını düşünüyorum.
Ronaldo'suz 4-4-2 formasyonunda izlediğimiz Real Madrid'in bu karşılaşmada, Ronaldo'nun dönüşüyle, her zamanki alıştığımız 4-3-3 dizilişiyle sahaya çıkmasını bekliyorum. Ramos'un yokluğunda Nacho'nun, Varane'a tandemde partnerlik yapması kuvvetle muhtemel. Ancelotti'nin, orta sahadaki üçlüde James'in eksikliğini daha defansif bir oyuncu olan Khedira'yla telafi edeceğini düşünüyorum. Khedira'nın oynaması durumunda orta sahada Isco ve Kroos'un özgürlük alanının daha geniş olması, Los Galacticos için büyük bir avantaj olabilir. İlerideki ölümcül üçlü ve kalede ise sürpriz beklemiyorum.


La Liga'da 21 maç sonunda 54 puanla liderlik koltuğunda oturan Real Madrid, kazandığı takdirde 3. sırada bulunan Atletico Madrid ile puan farkını 10'a çıkaracak. Atletico'da ise tek hedef kazanarak ezeli rakibiyle olan puan farkını 4'e indirmek. Bakalım devlerin buluşmasında istediğini alan kim olacak?


2 Şubat 2015 Pazartesi

İkinci Bahar: Milan'ın 7 numarası Jérémy Menez


Beklenti, hayatın her alanında olduğu gibi futbolda da yadsınamayacak büyüklükte bir yere sahip. Özellikle genç oyuncular için büyük beklentilere girmek bazen o oyuncunun kariyerini başlamadan bitirebiliyor. Dünya futbolunda bunun çok sayıda örneğini bulabiliriz. Öte yandan Jérémy Menez'i bu tarz oyuncuların kategorisine koymak çok doğru olmaz. Nitekim Fransa ve İtalya gibi dev liglerde en önde gelen takımlarda forma şansı bulmuş bir isim. Ancak yıldız oyuncu olma potansiyelini tam anlamda sergileyemediğini ve takım düzenlemelerinde teknik adamların onu daha çok arka planda bulunan takım oyuncusu kimliğinde değerlendirdiği de bir gerçek. Belki de Menez'i kariyerinde ilk kez takımının değişilmez parçası olarak izliyoruz Milan'da. Öyle ki daha şimdiden 3 sezon forma giydiği PSG'de attığı gol sayısının 7 gol gerisinde Menez.


Sochaux alt yapısında yetişen ve kısa sürede dikkatleri üzerine çeken Menez'i Avrupa'da birçok hatırı sayılır kulüp kıskaçları altına almışlardı. Sochaux'da geçirdiği 2 sezonun ardından ismi Manchester United ve Liverpool gibi dev kulüplerle anılmasına rağmen genç oyuncu tercihini Fransızların dev kulübü Monaco'dan yana kullanmıştı. Monaco'da geride bıraktığı 2 yıl sonrasında yine Avrupa'nın dev ekipleri Menez'in kapısını ısrarla çalıyordu. Yine İngiliz devlerinin hedefinde olan Fransız yıldız, bu sefer de tercihini "çizme"den yana kullanıyor ve başkent ekibi Roma'ya imza atıyordu. Roma'da ilk 11'de kendine yer edinmeyi başarmıştı fakat ondan beklenen ofansif verimliliği sağlamayı bir türlü becerememişti. Roma dönemi Menez'in arka planda takım oyuncusu hüviyetine bürünmesinde kilit rol oynamıştı. Her zaman yıldız oyuncuları destekleyici bir hücum rolü veriliyordu ona. Ona verilen görevi yerine getirmesine getiriyordu ancak taraftarların hücum oyuncularından beklediği goller ve asistlerdir. Bunun yanı sıra Fransız oyuncunun Roma döneminin yarısı da sakatlıklarla boğuşmakla geçmişti. Roma'da 3 sezonda 12 gol, 22 asistlik performansla oynayan Menez'in istatistikleri pek göz kamaştırıcı olmasa da Fransa'da büyük bir yatırımla yeniden yapılanan PSG'nin kıskacına takılmıştı. 12 milyon euro bonservis karşılığında Roma'nın yolunu tutan Menez, 8 milyon euro bonservis bedeliyle tekrar ülkesinin yolunu tutup PSG'ye imza atıyordu.

Kariyerinin başından bu yana en parlak dönemini Paris ekibiyle geçirdiğini söylemek çok yanlış olmaz. Arap sermayesiyle piyasa dalan PSG'nin değeri her geçen gün artıyordu. Yapılan yatırımlara rağmen PSG, Ligue 1'de şampiyonluğu mütevazi bir bütçeye sahip olan ve altyapıdaki oyuncularıyla zirveye ulaşan Montpellier'e kaptırıyordu. Başarısızlığa tahammülü olmayan kulüp sahipleri önümüzdeki sezona damga vuracak biçimde Ibrahimovic, Lavezzi ve Thiago Silva gibi yıldız isimleri renklerine bağlıyordu. Bu transfer hareketliliği Menez'i bir kez daha arka plana itmişti. Bu sırada 2012'de ilk kez Fransa Milli Takımı'yla büyük bir turnuvaya giden Menez, fena olmayan bir performans sergilese de takımı İspanya'ya elenmekten kurtulamıyordu. Sonraki sezona oldukça iddialı başlayan PSG, bu sefer yatırımlara olumlu cevap veriyor ve Ligue 1'de ipi göğüslüyordu. Menez takımın önemli parçalarından olmasına rağmen Ibrahimovic, Lavezzi, Pastore ve Thiago Silva gibi yıldızların arkasında kalmaktan kurtulamamıştı. 2013-14 sezonu öncesi PSG transferdeki hareketliliğini kaybetmiyordu ve Napoli'nin Uruguaylı yıldızı Edinson Cavani'yle her konuda anlaşıyordu. Bu transfer Menez'i takım içi dengelerde kulübeye doğru götürmüştü. Kısmen sezonun yarısını kulübede geçiriyordu Fransız oyuncu. Ligde 16 maç forma şansı bulan Menez, sadece 2 gol atma başarısı gösterebiliyordu. Sezon sonu sözleşmesi bitecek oyuncunun kafasında Paris'ten ayrılmaktan başka bir şey yoktu. Bu arada PSG 2 sezon üst üste Ligue 1'de şampiyonluğa ulaşıyordu fakat bu başarı Menez'in kişisel mutsuzluğunu gölgeleyemedi. Her maç forma şansı bulabileceği bir kulübe gitmek istediği aşikardı 27 yaşındaki Fransız oyuncunun. 


Nitekim durdurulamaz bir düşüşte olan İtalyan devi Milan, Menez'i bonservisi elinde olarak transfer etmişti. Milan'ın genel transfer politikasına baktığımızda gelen çoğu oyuncunun artık üst seviyede kabul görmeyen oyuncular olduğunu görüyoruz. Menez de bir anlamda onlardan olmuştu. Şu günlerde ise "elini kaldırmaya hali olamayan" Milan'ın çırpınan tek ismi diyebiliriz Jérémy için. Inzaghi'nin genellikle en uçta görev verdiği ve takımın gerçek anlamda yıldızı konumunda olan Menez, şu ana kadarki Milan performansıyla "Ben daha ölmedim." der gibi. Milano ekibinde 22 maçta 12 gol, 2 asistlik performansı oldukça göz kamaştırıcı duruyor. Ayrıca attığı muhteşem ve takımı adına kilit gollerle de kendinden sıkça söz ettiriyor. Bu performansın devam etmesi durumunda kariyerinin çok farklı şekilleneceği kesin gibi duruyor Milan'ın 7 numarası Jérémy Menez'in.