31 Ağustos 2012 Cuma

Marsilya,Mönchengladbach ve Limassol


Şampiyonlar Ligi'ndeki temsilcimiz Galatasaray'dan sonra Avrupa'da bizi temsil eden ikinci takımımız Fenerbahçe'nin de Avrupa Ligi'ndeki rakipleri belli oldu.2 gün önce Spartak Moskova'ya elenerek Şampiyonlar Ligi'ne veda eden Sarı-Lacivertliler C grubunda Fransa'nın güçlü ekiplerinden Marsilya, son dönemin çıkış yapan Alman ekibi Mönchengladbach ve Kıbrıs Rum temsilcisi Limassol ile eşleşti.Sizler için Fenerbahçe'nin rakiplerini özet geçtim.

İlk olarak 1.torbadan gelen Fransa'nın köklü ekiplerinden olan Marsilya ile başlayalım.2010 yılında yaşanan şampiyonluğun ardından geçen sezon ligde sıkıntılı bir dönem geçiren sezonu 10.sırada bitirmesine rağmen Fransa Kupası'nı alıp bu sezon Avrupa Ligi'nde mücadele hakkı elde etmeyi başardı.Fransız çalıştırıcı Elie Baup yönetimindeki Marsilya, gruplara kalmadan önce bir başka temsilcimiz olan Eskişehirspor ve Moldova temsilcisi Sheriff'i eledi.Transferde çok hareketli olmadıklarını görüyoruz.Kadroyu korumaya çalışmışlar genellikle.23 yaşındaki yıldız beki Azpilicueta'yı Chelsea'ye ve 31 yaşındaki deneyimli orta saha Alou Diarra'yı West Ham United'a gönderdiler.Tek transferleri Nantes'tan 23 yaşındaki genç bir forvet olan Florian Raspentino.Kadrolarından daha fazla söz etmeye gerek yok çok tanınmamış bir takım değil.Aynı zamanda Avrupa'da eski günlerini arıyorlar.Kilit oyuncu olarak baktığımızda gözüme çarpan Mandanda,Mbia,Valbuena ve Remy gibi isimler var.Kağıt üzerinde Fenerbahçe için en güçlü rakip olarak gözüküyorlar zaten.Fransa Ligue 1'de de bu sezon 3 maç sonunda 9 puanla zirvedeler.

Gelelim 3. torbadan gelen bence bizim adımıza şanssız kuraya.Geçen sezon Marco Reus önderliğinde inanılmaz bir yükselişe geçen Mönchengladbach, takımın sahadaki lideri Reus'u kaybetmesine rağmen yükselişine devam ediyor diyebiliriz.Reus dışında takımın genel yapısı bozulmamış ve çok önemli takviyelerle gelişmiş bir oyuncu topluluğu var.Twente'nin 22 yaşındaki Hollandalı santrforu Luuk De Jong'un yanı sıra Atletico'dan stoper Alvaro Dominguez, Basel'den genç orta saha Granit Xhaka ve Hoffenheim'dan forvet Peniel Mlapa'yı transfer ettiler.Lucien Favre yönetimindeki Mönchengladbach'ta tıpkı temsilcimiz Fenerbahçe gibi buraya Şampiyonlar Ligi play-off turundan elenerek geldiler.Güçlü Ukrayna temsilcisi Dinamo Kiev'e elenerek Avrupa Ligi'nin yolunu tuttular.Alman ekibinde göze çarpan oyunculara bakacak olursak ter Stegen,Dominguez,Arango ve De Jong bence ilk olarak öne çıkanlar gibi duruyor.Bundesliga'ya ilk hafta sahasında Hoffenheim'ı 2-1 mağlup ederek 3 puanla başladıklarını da bir not olarak yazalım.

4.torbadan gelen ve kağıt üzerinde en güçsüz rakip konumunda olan Kıbrıs Rum temsilcisi Limassol'a göz atalım birazda.Geçtiğimiz sezon Kıbrıs Rum liginde şampiyon olarak Şampiyonlar Ligi'nde mücadele etme hakkı kazanan AEL Limassol, Kuzey İrlanda temsilcisi Linfield'ı ve sonrasında Sırbistan şampiyonu Partizan'ı eleyerek Şampiyonlar Ligi'nde play-off turuna kalmayı başardılar.Fakat burada Anderlecht'e elenen Limassol Avrupa Ligi'nde yoluna devam etmek zorunda kaldı.İzlemediğim bir takım hakkında yorum yapmak istemiyorum ancak zor bir deplasman olacağı kesin.Geçen sezon Apoel'in açtığı patikadan devam etmeye çalışacaklardır.Bunu başarabilirlerse ne ala.Ama dikkatli olmamız ve puan kaptırmamız gereken bir takım.


Son olarak Fenerbahçe gözünden değerlendirelim.Bence Fenerbahçe orta sahaya oyunu çift yönlü oynayabilen bir oyuncu transfer ederse Avrupa Ligi'nde yolu oldukça açık görünüyor.Baktığımız zaman 3 zorlu deplasman görüyoruz.En korktuğum puan kaybı Fenerbahçe'nin Limassol deplasmanında yapabileceği olağan puan kaybı.Bu takım karşısında fire vermemek lazım.Umarım Fenerbahçe beni yanıltır.Ama her şeye rağmen ben temsilcimizin bu gruptan çıkıp önemli işlere imza atabilecek güçte olduğuna inanıyorum.Avrupa Ligi'nde yolun açık olsun Fenerbahçe.

Manchester United, Braga ve Cluj


Galatasaray taraftarının 6 sezondur Şampiyonlar Ligi'ne çektiği özlem geçen sezon ki şampiyonlukla son buldu.Şampiyonluğun ardından Galatasaray'ın 3.torbadan mı yoksa 4. torbadan mı grup kurasına katılacağı tartışıldı.Sarı-Kırmızılı temsilcimizin 3.torbaya yükselmesi için gereken koşullar gerçekleşti ve Şampiyonlar Ligi'nde tek temsilcimiz olan Galatasaray kura çekimine 3.torbadan katıldı.H grubunda Manchester United,Braga ve Cluj'le eşleşen Galatasaray'ın rakiplerini bir yazıda topladım.

İlk olarak 1.torbadan gelen İngiliz devi Manchester United'a bakalım.Onlar hakkında çok fazla şey karalamaya gerek yok aslında.ManU bildiğimiz gibi Avrupa hatta dünya futbolunun başını çeken kulüplerden bir tanesi.Şampiyonlar Ligi ruhunu yaşayan ve rakibine yaşatan ekiplerden bir tanesi.Bu açıdan bakılınca United maçlarına motivasyon olarak hep hazır olacaktır Galatasaray.Transfer döneminde hücum hattına önemli takviyeler yaptıklarını biliyoruz.Son 2 yılda Dortmund'un ayağa kalkmasında maestro rolü oynayan Shinji Kagawa ve Arsenal'in Hollandalı yıldızı Robin van Persie'yi transfer eden Kırmızı Şeytanlar, bunun yanı sıra İngiltere 1. Lig ekiplerinden Crewe Alexandra'dan 18 yaşındaki genç orta saha oyuncusu Nick Powell ve Vitesse'den sol bek Alexander Büttner'i kadrosuna dahil etti.Bunun dışında United bildiğimiz gibi: Ferguson ve Rooney.

2.torbadan gelen ekipse Braga oldu Sarı-Kırmızılı temsilcimize.Bence gayet güzel bir kura.2.torbadaki çoğu takımdan Galatasaray için en uygun olan ekipti bence.Braga'ya gelecek olursak, çok eskilere gitmeye gerek yok.Yaptıklarıyla adını yeni yeni Avrupa arenasına duyurmaya başlayan bir ekip.2 sezon önce Avrupa Ligi finalinde kupayı Porto'ya kaybettiler.Geçtiğimiz sezon bildiğiniz gibi Beşiktaş tarafından yine aynı turnuvadan elendiler.Bu sezon onları Şampiyonlar Ligi arenasında seyredeceğiz.Ne yapacakları merak konusu tabi.Buraya play-off turunda İtalyan ekibi Udinese'yi penaltılar sonunda eleyerek geldikler.Şu iki yıldan günümüze kadar olan sürece bakarsak Portekiz temsilcisinin buraya tırnaklarıyla kazıyarak geldiğini görmemiz mümkün.Tabi diğer rakiplere göre biraz daha kolay daha uygun gözüküyorlardı.Ama burası Şampiyonlar Ligi rakibi küçümsemek yapılacak en büyük hatadır burada.İlk önce rakibe saygı duymalıyız.Zaten Galatasaray'ın böyle bir ruh haline girmesini beklemiyorum, bekleyemeyiz.Transferin suskun ekipleri arasında yerini alan Braga'nın iki maestrosu Hugo Viana ve Rodrigo Lima.Orta sahada Mossoro ve Amorim gibi tehlikeli isimlere sahipler.Rakibi küçümsemiyorum ama bence Galatasaray Braga'yı geçebilecek güçte bir ekip.Portekiz ekibinin teknik adamlık görevini ise Jose Peseiro üstleniyor.

Son olarak gelelim 4.torbadan gelen Cluj'e.2012 yılında Romanya Ligi'nde ipi göğüsleyen Cluj buraya iki ön eleme oynayarak geldi.3. ön eleme turunda Çek ekibi Slovan Liberec'i, play-off turunda ise İsviçre'nin Basel takımını devre dışı bırakarak grup aşamasına katılmayı başardılar.Ioan Andone yönetimindeki Cluj, 6 haftası geride kalan Romanya Ligi'nde 6 puanla 6.sırada yer alıyor.Romen ekibinin en dikkat çeken ismi 1.90'lık Yunan golcüleri Pantelis Kapetanos.Bu sezon oynadığı 8 maçta 4 gole imza attı Kapetanos.Ayrıca H grubunda eşleştikleri rakipleri Braga'dan transfer ettikleri Portekizli file bekçisi Mario Felgueiras'ta dikkat çeken isimler arasında.Takımın savunma hattına baktığımız zaman Rumen ve Portekizlileri görmek mümkün.Orta saha içinde aynı şeyi söyleyebiliriz.ancak ileride Yunan Kapetanos ve Senegalli santrforları Modou Sougou var.İyi bir kontra takımı diyebiliriz oyuncu yapısına bakarak.Dikkatli oynamayan takımlara karşı kolaylıkla ceza kesebilecek bir oyuncu profiline sahipler.


Galatasaray'ın rakipleri bunlardı.Elimden geldiğince özet geçmeye çalıştım.Bir fikrimiz olsun en azından diye.Temsilcimizin gruptan çıkma şansını konuşacak olursak bence şanslar yüzde 51'e 49 Galatasaray lehine.Manchester United'ın lider olarak çıkacağını düşünürsek geriye kalan 3 takım arasında Sarı-Kırmızılı temsilcimiz bir adım önde duruyor gibi.Fakat futbol bu, her an her şey olabilir.Önde durmak bir avantaj değil, motivasyon kaynağı olmalı Galatasaray için.böylece bunu kendi lehimize kullanabiliriz.Avrupa'da söz sahibi olduğumuz dönemleri geri istiyoruz.Umarım bu sezon Avrupa'da tüm takımlarımız bizi en iyi şekilde temsil ederek başarılı bir sezon geçirirler.Ülke puanına gerçekten çok ihtiyacımız var bu sezon.Şampiyonlar Ligi'ndeki temsilcimiz Galatasaray'a başarılar diliyorum.

28 Ağustos 2012 Salı

Parayla saadet olur mu?


Avrupa futbolu son yıllarda girişimci iş adamlarını oldukça fazla görmeye başladı.Daha çok Arap petrol krallarının oyuna dahil olduğunu görüyoruz.Futbolun endüstrileşmesinde başrol oynayan zenginlerin başını Chelsea'nin sahibi Roman Abramovich çekiyordu.Bu etkileşimle ada futbolu milyarderler tarafından oldukça rağbet görmeye devam etti ve Birleşik Arap Emirliklerin'den bir petrol zengini İngiltere'nin köklü kulüplerinden Manchester City'i satın aldı.City'ye yaptığı yatırımların karşılığını 3 sezonda almayı başardılar diyebiliriz.Bu furyanın son gözdesi ise Fransa'dan Paris-Saint Germain oldu.

Katarlı sahiplerinin yatırımlarını ilk sezonda karşılayamayan PSG, bu sezona geçtiğimiz sezondan daha iddialı transferlerle başlamasına rağmen 3 hafta sonunda taraftarına ve sahiplerine hayal kırıklığı yaşatmış gözüküyor.Transferde Ibrahimovic,Thiago Silva ve Lavezzi'ye tam tamına 95 milyon milyon euro gibi astronomik bir para harcayan takım ligde 3 maçta da berabere kalarak 3 puanla 12.sırada yer alıyor.Henüz konuşmak için erken fakat PSG'nin şu an yaptığı yatırımların karşılığını almadığını kesin olarak söyleyebiliriz.Geçen sezon yine milyon eurolar harcamış fakat kendisinden seviye olarak çok düşük Montpellier'in altında kalarak ligi 2. sırada bitirmişlerdi.Ayrıca ligde oynadığı 3 maçın sadece bir tanesinde gol sevinci yaşayan PSG, o maçta da 2-0'lık mağlubiyetten süper yıldızları Ibrahimovic'in iki golüyle 2-2'yi yakalamıştı.Ama yukarıda bahsettiğim gibi PSG'nin örnek aldığı veya bu türün öncülerinden olan City'nin Arap milyarderleri yaptıkları yatırımların karşılığını 3 sezon sonunda almayı başarmışlardı.

Yani sonuç olarak yine ve yeniden aklımıza gelen soru şu oluyor: Parayla saadet olur mu? Bana soracak paranın nasıl kullanıldığına bağlı bu.Öte yandan futbolda başarıyı yakalamak için bazen sabretmek gerekir.Paranın getireceği saadeti biraz beklemek ve sabretmek lazım.Tabi gelen saadetin kalıcılığı bir muamma.

24 Ağustos 2012 Cuma

Xaviesta


Xavi ve Iniesta.Bu ikilinin yeşil sahadayken beyinleri sanki aynı anda aynı şeyi düşünüyor.Bu nedenle onlara Xavi ve Iniesta demek yerine Ali Ece'nin tabiriyle (yani ben ondan duydum kelime kökeni nereden bilemiyorum) Xaviesta diyoruz.Dün akşam yine bize bir futbol ziyafeti yaşattılar tabiri caizse.Gerçekten eskiler nasıl Maradona,Beckenbauer,Cruyff ve Platini gibi isimleri canlı izleme şansı yakaladılarsa bizde şu an Xavi,Iniesta,Ronaldo ve Messi'yi izlediğimiz için o derece şanslıyız.

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Kocaman ne istiyor, takım neyi yapamıyor?


Geçtiğimiz 2 sezondur yani Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe'nin başına geldiği günden itibaren takıma bir karakter kazandırma anlayışı vardı.Geçen sezon bu karakterin tam olarak oturmaya başladığını görmüştük.Fenerbahçe'nin oyun anlayışı bol pas yaparak rakip kaleye gitmekti.Örnek alınan takım ise tabi ki pas oyununun ustası olarak görülen Barcelona'ydı.Sahaya dizilişi 4-2-3-1 olarak gözüken Sarı-Lacivertli ekibin pas oyununu kuvvetlendirmesi için orta sahada hakimiyeti elinde bulundurması gerekir.Bu nedenle Aykut hoca saha dizilişini 4-3-3 çekmeye çalışıyordu ve halen çekmeye çalışıyor.

Tabi bu 4-3-3 dediğimiz dizilişin adı "Alex'siz Fenerbahçe" oluyor.Kocaman'ın istediği Fenerbahçe dediğim gibi bol pas yapıp rakip kaleye giden Fenerbahçe.Fakat bunu gerçekleştirmek için orta sahada en az 1 tane oyunun iki yönünü iyi oynayabilen bir oyuncuya sahip olmanız gerekir.Gelelim ve görelim ki Fenerbahçe'nin elinde böyle bir orta saha yok.Topal,Selçuk ve Baroni.Belki Topuz'u göbeğe çekmek gibi bir düşüncesi olursa hocanın Topuz bu görevi üstlenebilir.Ancak oyunun iki yönünü oynamak yetmez, pas kalitesinin de yüksek olması lazım bu oyuncunun.Topuz'da bu yönden biraz eksik duruyor.Böyle oynamak isteyen Aykut hoca, elindeki oyunculardan yapabileceklerinin üstünü istiyor bence.Bunun yüzünden takım günlük performanslara bağlı bir ekip olmaktan kurtulamıyor.

Fenerbahçe'nin durumu bu.Eğer hoca kendi sisteminde başarılı olmak istiyorsa orta sahaya yukarıda bahsettiğim tipte bir oyuncu gerekiyor.Bir başka seçenek ise farklı sistemler ve oyunlar denemek olacaktır.Örnek olarak Alex'i illa ki oynatmayacağım diyorsanız çift forvete çekersiniz 4-4-2 oynarsınız.Bu da bir seçenek ve seçimdir tabi.Ama ben Aykut Kocaman'ın oyun anlayışından kolay kolay taviz vereceğini düşünmüyorum.

19 Ağustos 2012 Pazar

Kuyt farkı


Türkiye'ye geldiği ilk günden beri Kuyt'ın yapılan bütün transferlerden ayrı bir yere koyulması gerektiğini bas bas bağırarak söylüyorum.Şu an gözüken o ki tüm Fenerbahçeli taraftarlarda benimle aynı fikirde.Sarı-Lacivertli formayla 4 resmi karşılaşmaya çıkan Hollandalı yıldız, fileleri 4 kez havalandırarak sahadaki başarılı performansını istatistiksel olarak da kanıtladı.Fakat bana sorarsanız Kuyt'ın farkı onu diğerlerinden çok çok üst noktaya taşıyor.

32 yaşındaki bir oyuncunun mücadele seviyesinin bu derece yüksek olması onu fark yaratan bir futbolcu yapıyor.Her şey bir yana insan olarak kuvvetli bir karaktere sahip olması da onun futboluna oldukça olumlu yansıyor.Ama bana soracak olursanız Kuyt'ın görünen bütün bu pozitif özelliklerinden daha farklı bir potansiyeli de var Fenerbahçe'ye ve Türk futboluna kazandırabileceği.Eğer Kuyt, ülkemize gelen her yıldız gibi Türkiye'yi olduğu gibi kabul edip bu kısır döngüye uyum sağlamaz ve kendisinde bulunan potansiyeli daha üst seviyelere çıkarmaya çalışırsa bunun yararı en başta Fenerbahçe ve Türk futboluna olur.Size şöyle abartı bir örnek verecek olursam: Hagi.31 yaşında Barcelona'dan Galatasaray'a transfer olan Hagi, Kuyt için kurduğum hayallerin hepsini yaptı ve Galatasaray'a bir UEFA bir de Süper Kupa kazandırarak seviye atlattırdı.Bunun yararını başta Galatasaray ve tabi ki Türk futbolu gördü.

Demek istediğim şudur ki; Kuyt şu an 32 yaşında ve Liverpool gibi bir dünya devi kulüpten Fenerbahçe'ye transfer oldu.Onu izlediğimiz bu kısa süreçte bana oldukça umut verdi.Eğer kendi çizgisini bozmaz ve her geçen gün kendisini geliştirmeye devam ederse hem kendisindeki hem de takımdaki potansiyeli zirveye çıkartacaktır.Yani Kuyt Fenerbahçe için büyük bir şanstır,fırsattır.Ondan en iyi şekilde yararlanmak gerekir.Tabi bunun yapılması için direksiyonda bulunması gereken bir numaralı adam Aykut Kocaman'dır.Biraz hayalci olduğumu düşünebilirsiniz, ama neden olmasın.

17 Ağustos 2012 Cuma

Süper Lig başlıyor !

Spor Toto Süper Lig'de 96 günlük hasret son buluyor.55. sezon bu akşam Eskişehirspor-Akhisar Belediyespor karşılaşmasıyla start alıyor.Hızlandırılmış kurs tadında geçen 54. sezonun ardından, bu sene için umutlarımız çok farklı.Genel olarak futbolun konuşulduğu ve fair-play'in ön planda olduğu bir sezon diliyoruz her zaman ki gibi.Ancak bunu dilemek değil, uygulamak gerek.Süper Lig bu akşam başlıyor, kendime göre öne çıkan ve sürpriz yapabilecek takımları yazdım.Umarım beğenirsiniz.

Öne çıkanlar: Galatasaray ve Fenerbahçe

Her sezon olduğu gibi bu sezonda öne çıkan 2 takım yine Galatasaray ve Fenerbahçe oldu.Yaptıkları transferlerle zirvenin en kuvvetli adayları olduğunu kanıtladı iki takımda.Fakat bu sezonun özelliği bu iki güçlü ekibe diş geçirebilecek takımların bulunmaması.Tabi ki sürprizler yaşanabilir, bunlar futbolun güzellikleridir.Ancak ekstrem durumlar yaşanmadığı sürece bu iki takım zirvede yalnız kalacaktır.

Son şampiyon Galatasaray, sezonun bitmesiyle birlikte transfer çalışmalarına başlamıştı.Ama geciken transferler taraftarı umutsuzluğa sokmuştu.Basında konuşulan ve yazılan isimlerin transferinin gecikmesi taraftarları çileden çıkarmak üzereydi ki; 1-2 gün içinde Galatasaray bombaları üst üste patlattı.Burak,Hamit ve Amrabat'ın transferlerini bitiren Sarı-Kırmızılılar, taraftara sabrının karşılığını en iyi şekilde vermişti.Transfer döneminin henüz başında takıma katılan Dany ve Toulouse'dan 1 yıllığına kiralanan Umut'ta Galatasaray'ın yeni oyuncuları arasında yer alıyor.Son olarak da bütün transfer dönemini meşgul eden Melo transferini noktalayan Sarı-Kırmızılılar şu an için transferi bitirmiş gözüküyor.Fakat Galatasaray'da transfer bitmez diyor yöneticiler.Medyada dönen Kaka ismi şüphesiz tüm Galatasaraylıları heyecanlandırmıştır.Ancak bana soracak olursanız Fatih hocanın dediği gibi transferler maç kazandırmaz.Selçuk yine bu takımın maestrosu olacaktır.

Sezona geçtiğimiz Pazar günü oynanan Süper Kupa maçıyla başlayan Galatasaray ezeli rakibi Fenerbahçe'yi 3-2 mağlup ederek kupayı kazanmıştı.Bu kupayı kazanmak takıma moral-motivasyon kazandırırken aynı zamanda rakiplerine de göz dağı vermiş oldular.Pazartesi günü Türk Telekom Arena'da taraftarının önünde ligin yeni ekibi Kasımpaşa ile 2012-2013 sezonuna başlayacak Galatasaray.

Geçtiğimiz sezon zor bir süreçten geçen fakat buna rağmen zirve yarışından kopmayan Fenerbahçe ise tıpkı ezeli rakibi Galatasaray gibi lige flaş transferlerle başlıyor.İlk olarak Bucaspor'dan genç Salih Uçan'ı kadrosuna katan Sarı-Lacivertliler ardından Liverpool'un Hollandalı yıldızı Dirk Kuyt'ı transfer etti.Sonrasında Ziegler'den boşalan sol bek mevkine Kayserispor'daki başarılı performansının ardından A Milli Takıma kadar yükselen Hasan Ali Kaldırım'ı takviye eden Fenerbahçe, transfer dönemini başından beri adı Sarı-Lacivertli ekiple anılan Mehmet Topal'ı da kadrosuna dahil etti.Beşiktaş'tan alacaklarını bırakarak ayrılan Egemen'i de transfer eden Fenerbahçe, 2 sezondur peşinde olduğu Krasic'i de geçtiğimiz günlerde Juventus'tan koparmayı başardı.Son olarak geçtiğimiz 2 sezonda savunmanın önemli parçasını oluşturan Yobo'yla da anlaşan Sarı-Lacivertli ekip şu an için transfere noktayı koymuş gibi duruyor.Ama bana sorarsanız takımı hücuma taşıyan yırtıcı bir orta saha transferi gerekiyor.

Sezona Şampiyonlar Ligi'nde oynadığı iki Vaslui maçıyla başlayan Fenerbahçe, sahasında 1-1 berabere kaldığı maçın rövanşında Romen ekibini 4-1'le geçti ve bir sonraki turda güçlü Rus ekibi Spartak Moskova ile eşleşti.İki Vaslui maçının ardından Süper Kupa'da ezeli rakibi Galatasaray'a kötü bir oyunla 3-2 yenilen Sarı-Lacivertliler lige İzmir'de start veriyor.Elazığspor'la yarın 21.45'te İzmir'de karşılaşacak Fenerbahçe.

Kapalı kutular: Beşiktaş ve Trabzonspor

Büyük bir mali kriz içinde olan Beşiktaş, diğer rakiplerinin bir adım gerisinde kalmış gözükse de bence bu durunu kendi yararına dönüştürebilecek güçte gözüküyorlar.Tam anlamıyla kapalı kutu olarak gözüküyor Beşiktaş.Yani bana soracak olursanız ligin ilk iki haftası Beşiktaş'ın bu sezon için lig haritasını bize ve Beşiktaş taraftarına gösterecektir.İlk hafta İstanbul BB ile lig maratonuna başlayacak olan Siyah-Beyazlılar, ikinci hafta İnönü'de ezeli rakibi Galatasaray'ı ağırlayacak.Samet hoca ve talebelerinin önünde iki önemli lig sınavı var.Henüz bunu söylemek için erken ama bana soracak olursanız bu iki maç bize bu sezon nasıl bir Beşiktaş izleyeceğimizi gösterecek.

Oğuzhan Özyakup,Mehmet Akgün,Olcay Şahan,Uğur Boral,Julien Escude,Allan McGregor ve son olarak Batuhan Karadeniz Siyah-Beyazlıların bu sezon transfer ettiği isimler.Fernandes'i elinde tutan ve ona büyük umut bağlayan Beşiktaş, üzerinde baskı olmadan yeni bir sezona başlıyor bence.Bunu kendi lehine çevirebilirse Beşiktaş ligde başarı onlar için hayal değil.


Karadeniz ekibi ise yıldızları ve golcüleri olan Burak Yılmaz'ı kaybettiler.Onun yokluğunu henüz doldurabilmiş değiller.Fakat deneyimli teknik adam Şenol Güneş yönetiminde yine yukarıyı zorlayabilirler.Kadro kalitesi bakımından geçtiğimiz sezonların çok altına düşen Trabzonspor bu sezon bir sürprizin peşinde koşacaktır.Bence Beşiktaş'tan sonra bir kapalı kutuda Bordo-Mavililer.Burak Yılmaz'ın yokluğunda gol yollarında sıkıntı yaşayacakları muhtemel gibi duruyor.Hücumda sürpriz bir adam çıkartabilirlerse başarılı bir sezon geçebilir.Yasin Öztekin,Emre Güral,Souleymane Bamba ve Soner Aydoğdu'yu kadrosuna katan Trabzonspor, son olarak bir golcü transferi peşinde.Takımın en büyük silahı ise 5 sezondur kulüpte bulunan Colman.

Kısa bir 4 büyükler değerlendirmesi tadında oldu ancak ilerleyen günlerde diğer ekipleri de değerlendireceğim.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Galatasaray 3-Fenerbahçe 2

Yeni transferler,yeni bir heyecan ve sezona güzel başlamayı sağlayacak bir kupa vardı iki takımında önünde.Kupanın da önünde kazanan sezon başında rakibi karşısında psikolojik olarak bir adım öne geçecekti.Büyük heyecana sahne olan maçı son dakika penaltısıyla lig şampiyonu Galatasaray 3-2 kazandı ve süper kupayı müzesine götürdü.Kupa galibiyetinden de önemli çıkarılacak dersler var bence iki takım için de.

İlk olarak kazanan tarafın doğrularını ve yanlışlarını masaya yatıralım.Galatasaray, baştan sona oyun hakimiyetini neredeyse hiç rakibine kaptırmadı.Bunu yaparken de hiçbir zaman geriye yaslanmadı.10 kişi kaldıktan sonra bile arkaya yaslanmayan Sarı-Kırmızılıların bu ısrarı onlara kupayı getiren en önemli etken oldu.Ayrıca 10 kişi kaldıktan sonra Fatih hocanın yaptığı değişiklikler karşılaşmanın kaderine neredeyse direk olarak etki etti.Örneğin Amrabat hamlesi çok kötü bir maç geçiren Fenerbahçe savunmasının yıpranmasını hatta parçalanmasını sağladı.Genel olarak baktığımızda Galatasaray doğru işler yaparak kupaya uzandı.Daha çok hakkeden ve isteyen taraf onlardı.Ama eğer Galatasaray kupayı kazanamasaydı, bunun faturası kuşkusuz bencilce davranan Engin'e kesilecekti.

Galatasaray için günün 2 yıldızı şüphesiz 2 gol atan ve hücum presiyle Fenerbahçe savunmasının topu rahatça orta sahaya çıkarmamasını sağlayan Umut ve takımın maestrosu Selçuk'tu.Umut'un attığı iki golünde servisini Selçuk'un yaptığını unutmayalım ama.İki takım arasındaki önemli farklardan biriside bu bence.Dün akşam fark yaratan oyuncu Selçuk oldu.Galatasaray'ın maestrosu olmayan Fenerbahçe orta sahasına karşı çok rahat bir maç çıkardı bence ve takımının kupaya uzanmasında Umut'la beraber aslan payını bölüştü.

Gelelim kaybeden tarafa.Tabi doğal olarak Fenerbahçe'nin yanlışları doğrularından fazla ki kupayı kaybetmiş.Bir numaralı hata şudur benim gözümde Fenerbahçe zaman içinde öyle bir takım haline geldi ki günlük performanslara bağlı bir takım profili oluşturdular.Örneğin Caner,Topuz,Stoch,Baroni,Bekir gibi direk 11 oynayan oyuncuların günlük performansı kötüyse Fenerbahçe'nin de oyunu bununla doğru orantılı olarak düşüyor.Mesela dün Bekir bana Bilica'yı anımsattı.Umut ve Elmander'i çok rahat kaçırdı ve bunun sonucunda da Galatasaray bir çok kez golle burun buruna geldi.İlk yaptığı geri pas hatası bir yana Galatasaray'ın 2. golünde Umut'un Bekir'in yanından hiç bir baskı altında kalmadan kolayca sıyrılması bir yana.Herksin olduğu gibi benimde gözüme çarpan ikinci yanlış şeffaf orta saha yapısı.Şimdi Fenerbahçe orta sahasında oynayan iki oyuncu Mehmet Topal ve Cristian Baroni.Topu hücum bölgesine taşımak isteyen takımın savunma oyuncuları topu orta saha oyuncularına vermek durumunda fakat orta saha oyuncuları aldıkları topları dikine oynamak yerine kaleciye geri dönmeyi tercih ettiler.Bunun sonucunda Galatasaray'ın önde baskı Fenerbahçe'yi uzun top oynamaya zorladı ve bu taktik başarılı oldu.Peki buna çözüm olarak ne yapılabilir?Dünkü maç bize gösterdi ki Fenerbahçe'nin kesinlikle orta sahaya bir maestro transfer etmesi lazım.Çünkü Baroni ve Topal arkası dönük oynayamayan ve baskıyı görünce hemen geri dönen göbek oyuncuları.Ancak Fenerbahçe'nin buna ihtiyacı yok, dikine oynayan orta sahaya ihtiyacı var.

Fenerbahçe orta sahasının ikinci hatasıysa takım hücumdayken dönen topları ya çok ileride oldukları için karşılayamıyorlar  yada karşıladıkları zaman stoperlerin arasına gömülerek rakip takıma daha rahat hareket şansı veriyorlar.Halbuki önde baskı yapıp hareket ve pas alanını daralttığınız zaman rahat top çevirmelerini engellemiş olursunuz.Benim gözümde dün akşam Fenerbahçe'nin sahada iki tane yaşlarına bakmadan canla başla mücadele eden futbolcusu vardı.Bu iki oyuncu tahmin edebileceğiniz üzere Sarı-Lacivertlilerin iki golünde imzası bulunan Kuyt ve Alex.Hani derler ya yüreğiyle oynamak diye işte Kuyt aynen dedikleri gibi yüreğiyle oynuyor çubuklu forma için.Alex konusuna girmeye gerek yok.Bence Fenerbahçe tarihinin en değerli futbolcusudur, Lefter'den sonra.Tabi Fenerbahçeliler kupadaki 11'in ideal 11 dışında bir 11 olduğunu da unutmasınlar.Yani savunmadaki zaaflar Yobo ve Gökhan gelince bence kesinlikle kapatılacaktır.Kalede Volkan'ın olması büyük bir güven sağlıyor Fenerbahçe'ye.Onun maçın başında sakatlanması da maçın kaderine etki etti oldukça.Savunma ve gol yollarında sorunu yok Sarı-Lacivertlilerin bence.Tek sorun orta sahada oyunu yönlendirebilecek, hızlı bir maestronun olmaması.

Sonuç olarak bu maç resmi bir hazırlık maçı tadında geçti.Ama sonunda kupayı kazanan taraf Galatasaray oldu.Tebrikler Galatasaray!


11 Ağustos 2012 Cumartesi

Futbolda gerçekçi olmak


Futbolda gerçekçi olmak her baba yiğidin harcı değildir.Çünkü bu oyunun esas sahibi olan taraftarları memnun etmek için gerçekler tam olarak yansıtılmaz ve eğer taraftarı memnun edemezsiniz bu oyunun içinde daha fazla barınamazsınız.Fakat geçtiğimiz günlerde Liverpool kaptanı Steven Gerrard'ın yaptığı açıklama futbolda gerçekçi olmak kavramını tam olarak anlatıyordu.Deneyimli yıldız gelecek sezonu ilk 4 içinde bitirerek Şampiyonlar Ligi vizesini alacaklarını söyledi.Kaptanının gerekçesini belirttiği cümleyse tam olarak şöyle:"Bir takımın bir sezonda 8. sıradan ilk sıraya tırmanabileceğini düşünmüyorum.Ligi ilk 4 içinde bitireceğimizi düşünüyorum."

Liverpool gibi dünya çapında tanınan ve önemli futbolcuları bünyesinde barındıran bir kulübün kaptanı kendi öz eleştirisini bu kadar net ve açık bir şekilde belirtebiliyor.Kaptanının blöf yapıp yapmadığını bilmek mümkün değil.Fakat gerçekçi bir bakış açısıyla dediğini doğrulamak mümkün.

9 Ağustos 2012 Perşembe

Vaslui 1-Fenerbahçe 4

Kadıköy'de 1-1 biten ilk maçın ardından yazdığım yazımda belirtmiştim.Eğer Fenerbahçe kendi oyununu istediği gibi sahaya yansıtmayı başarırsa Vaslui'yi parçalar demiştim.Nitekim maça iyi başlayan taraf Sarı-Lacivertliler oldu ve bu güzel oyunu çok gecikmeden bir golle taçlandırdı.Ancak 3 dakika sonra kötü bir savunma hatası sonucunda golü kalesinde gören Fenerbahçe, moral motivasyon anlamında oyundan düştü.

1-1 olduktan sonra oyunun kontrolünü ele geçiren taraf ev sahibi Vaslui oldu.Baskıya cevap vermeye çalışan Sarı-Lacivertliler zaman zaman bunda başarılı olsalar da kalesinde bir kaç tehlikeli pozisyon gördü.Volkan'ın yaptığı 2 önemli kurtarışla ilk yarı beraberlikle sonuçlandı.Henüz ikinci devrenin başında Rus hakemden ilginç bir penaltı kararı geldi Vaslui lehine.Bana soracak olursanız penaltı değil.İşte maçın kırılma anıda bu penaltı oldu.Eğer N'Doye bu penatıyı gole çevirebilseydi belki de Fenerbahçe'nin tüm direnci çözülecekti ve tur Romen ekibinin olacaktı.Fakat Volkan yaptığı kurtarışla takımını yeniden ayağa kaldırdı ve ölü toprağını üzerinden atmasını sağladı.Penaltıdan sonra kendine gelen Fenerbahçe, oyun kontrolünü her geçen dakika eline geçirmeye başladı ve golün gelebileceğinin bize hissettirdi.Beklediğimiz ve dilediğimiz gol 70. dakikada Kuyt'tan geliyordu.Sonrasında Kuyt'la bir gol daha bulan Fenerbahçe artık turu garantilemişti.Geceye son noktayı ise müthiş füzesiyle ağları sarsan Senegalli yıldız Moussa Sow koydu.

Fenerbahçe için dün gecenin kilit adamlarını belirlemek gerekirse şu 3 adam bence diğerlerinden biraz daha önde duruyor: Volkan,Kuyt ve Gökhan.Önemli kurtarışlarla takımını oyunda tutan ve kurtardığı penaltıyla takımını ayağa kaldıran Volkan kuşkusuz Fenerbahçe için gecenin kahramanı oldu.2 golle Fenerbahçe'ye turu getiren Hollandalı yıldız Dirk Kuyt ise gecenin bir başka kahramanı.Sadece attığı 2 golle değil, gösterdiği mücadele ve orta sahaya yaptığı yardımda onu dün gece öne çıkaran başka özellikleri.Gökhan ise dün gece kendini bize hatırlattı.2 sezon önce müthiş bir performansla hepimizin ayakta alkışladığı ama geçen sezon bir form düşüklüğü yaşayan Gökhan, dün gece formundaydı.2 asistinin yanı sıra savunmada da önemli bir mücadele veren Gökhan, Sarı-Lacivertliler için günün kahramanlarından biriydi.

Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'ne kalması için geçmesi gereken sadece bir rakip kaldı.Sarı-Lacivertlilerin play-off turundaki muhtemel rakipleri ise şöyle: Dinamo Kiev,Braga,Panathinaikos,Kopenhag ve Spartak Moskova.Benim fikrim şudur: Eğer Şampiyonlar Ligi gibi Avrupa'nın en iyilerinin olduğu yerde olmak istiyorsan buradaki 5 takımı da rahatlıkla geçmen lazım.Ama kolay kura olarak Panathinaikos'u görebiliriz.Fakat söylediğim gibi Şampiyonlar Ligi'nde devler arasında mücadele etmek isteyen bir takımın buraları rakip tanımadan geçmesi gerekir diye düşünüyorum.

5 Ağustos 2012 Pazar

Avrupa'da transfer sezonunun 3 bombası

Avrupa'da transfer döneminin çok hızlı geçmediğini biliyoruz.Ancak yine milyarder sahiplere ait olan kulüplerin öne çıktığı bir transfer sezonu geçirdik ve halen geçirmekteyiz.Kendimce Avrupa'da şu ana kadar gerçekleşen en bomba 3 transferi sizler için yazıya döktüm.Umarım okurken keyif alırsınız.

3-Eden Hazard (Lille>Chelsea)

Fransız ekibi Lille'de geçirdiği 5 sezonun ardından artık bu yıl sonunda başka bir takıma transfer olacağını resmen duyuran Hazard için en önemli teklifler İngiltere'den gelmişti.Aslında medyaya göre Chelsea'nin ismi Manchester United ve Manchester City'nin ardında kalıyordu.Yani Hazard'ın önceliğinin Manchester kentinin iki takımından yana olduğu yazılıyordu.Yine basında yer alan Hazard-Tottenham haberleri 21 yaşındaki Belçikalı yıldızın transferini yılan hikayesine dönüştürecekti.Fakat bu sezon Şampiyonlar Ligi kupasını müzesine götüren Chelsea, üç rakibinin arasından sıyrılarak Hazard'ı renklerine bağladı.Hazard için Chelsea'nin kasasından çıkan bonservis bedeliyse 32 milyon pound oldu.Yüksek bir bonservisle transfer olan Eden için İngiltere rüyası başlamak üzere.Oyuncunun yapısı ada futboluna oldukça uygun bence.Seri ve ince bileklere sahip, leblebi gibi adam geçen ve genç yaşına rağmen gerektiğinde sorumluluk alan bir futbolcu.

Chelsea'nin transfer politikasına biraz değinmek istiyorum.Hazard'a 32 milyon pound verdikten sonra bir başka genç yetenek Oscar'a da bonservis bedeli olarak 25 milyon pound ödediler.Bunun dışında Maviler, Werder Bremen'in yıldızı Marko Marin'i kadrosuna dahil etti.Birde Eden Hazard'ın 19 yaşındaki kardeşi Thorgan Hazard'ı transfer eden Chelsea için transfer sezonu kapanmış gibi görünüyor.

2-Marco Reus (B.Mönchengladbach>Dortmund)

Bundesliga'da geçtiğimiz sezona damga vuran futbolcu kim olmuştur diye bir anket yapılsa herhalde bu anketi açık ara farkla kazanan oyuncu Marco Reus olur.Geçen sezon takımı Mönchengladbach'ı üstün performansıyla zirveye taşıyan kilit oyuncu olmuştu.Dortmund'un bu transferi henüz sezon bitmemişken gerçekleştirmesi de transferin bir başka ilginç yanı.Genellikle yüksek bonservis maliyetli oyunculardan kaçınan bir kulüp olan Dortmund, Reus'u kadrosuna katmak için 17.5 milyon euro gibi bir bonservis bedeli ödedi.23 yaşındaki Alman yıldızın Borussia Dortmund altyapısından çıktığını da belirtmek lazım.2006 yılında Rot Weiss Ahlen'e oradan da 2009 yılında Mönchengladbach'a transfer oldu Reus.Boyunun kısa olması her ne kadar onun bir defosu olarak gözükse bile yere yakın olması top tekniğinin oldukça üst düzey olmasını sağladı.Hızlı ve sert şutlarıyla rakip kaleciler için önemli bir tehdit.

Jürgen Klopp'un transfer politikası yani Dortmund'un transfer politikasına göz atacak olursak genç oyunculara yöneldiklerinin görebiliyoruz.Dortmund, 30 yaşındaki orta saha oyuncusu Oliver Kirch dışında 19 yaşındaki yıldız adayı Leonardo Bittencourt ve Stuttgart'tan Julian Schieber'i kadrosuna dahil etti.Geçen sezon Şampiyonlar Ligi'nde hayal kırıklığı yaşayan ve yaşatan Klopp'un talebeleri bu sezon daha deneyimli ve sağlam basarak geliyorlar dikkat etmek lazım.

1-Zlatan Ibrahimovic-Thiago Silva(Milan>PSG)-Ezequiel Lavezzi(Napoli>PSG)


Gelelim transfer döneminin en bonkör takımına.Geçen yaz Katarlı milyarderler tarafından alınan kulüp transfer sezonuna damga vurmuştu.Bu sezon için hedeflerine oldukça yükseklerde tutan ve astronomik ücretlerden kaçınmayan PSG yönetimi işe Napoli'nin yıldızlarından Ezequiel Lavezzi'yi kadrosuna dahil etti.Lavezzi için İtalyanlara 30 milyon euro bonservis bedeli ödeyen PSG için bir sonraki hedef yine İtalyan ekiplerinden birindeydi.İlk olarak hedefi Thiago Silva olarak belirleyen Paris ekibi, bu transfer çıkmaza girince rotayı Milan'ın İsveçli yıldızı Zlatan Ibrahimovic'e çevirdi.Bu iki transfer için astronomik bonservis bedellerini ve aynı zamanda yıllık ücretleri gözden çıkaran PSG yönetimi iki transferi de gerçekleştirerek bombayı patlatıyordu.Silva için 42 milyon euro, Ibra içinse 23 milyon euro yani Milan'a toplam 65 milyon euro bonservis bedeli ödeyen PSG, bu iki oyuncuyu renklerine bağlıyordu.Ayrıca bu ikili astronomik yıllık ücretleriyle de dikkat çekiyor.

Bu 3 transfer PSG'nin bombası oldu.3 transfere 95 milyon euro gibi astronomik bir rakam ödeyen PSG yönetimi bu sezon takımdan mutlak şampiyonluklar bekliyor.

2 Ağustos 2012 Perşembe

Fenerbahçe 1- Vaslui 1

Egemen, Hasan Ali, Mehmet Topal, Kuyt.Bu 4 isimde dün ilk kez resmi bir karşılaşmada Sarı-Lacivertli formayı giydiler.Şimdi Fenerbahçe'nin oyun tarzı nedir?Bol pas yaparak rakip kaleye gitmek.Bunu yapmak için pas kalitesi yüksek oyuncuları kadrosunda barındırması gerekir.Pas trafiğini genişletecek oyunculara sahip olması gerekir.Geçtiğimiz sezon Fenerbahçe'de bunu en iyi yapan oyuncu orta sahanın göbeğinde oynayan Emre'ydi.Ancak Emre'nin yokluğunda orta sahada henüz yeni bir pas istasyonu bulamadı Fenerbahçe.

Bu bahsettiğim oyunu genişletme işini zaman zaman kendi yarı alanına kadar gelip top alan Alex yaptı.Fakat Alex'in görevi savunmayla orta sahayı bağlamak değil, orta alanla forveti bağlamak.Bunun içinde orta sahada oyuna genişlik kazandırıp uzun paslarla oyunu açabilecek oyuncunun ya Baroni ya da Topal olması gerekiyordu ki Baroni'nin böyle bir özelliği olmadığını biliyoruz.Böylece bu iş Topal'a düşüyordu.Henüz ilk resmi maçında bu kadar sağlam yere basmasını hiçbirimiz beklemiyorduk zaten Mehmet'ten.Sonuç olarak Fenerbahçe'nin geçtiğimiz sezon ki pas trafiğini tekrar yakalaması biraz süre alabilir.Bu adaptasyon süreci ne kadar uzun sürerse takımın form düzeyi de onunla doğru orantılı olarak düşecektir.

Savunmada Egemen ve Bekir arasında yaşanan uyumsuzluğun tek sebebinin ise daha önce hiç beraber oynamamış olmalarına bağlıyorum.Bu iletişimsizlik bir kaç maçta halledilebilecek bir sorun.Fakat bazen bu uyumsuzluğun sonucu kötü olabiliyor.Dün gece olduğu gibi.Aslında uyumsuzluktan değil, ama Egemen'in adaptasyon sürecini tam bitirmemiş olmasından kaynaklanan bir hataydı.Yapacak bir şey yok.Futbol böyle bir oyun.Takıma yeni katılan isimlerin alışması ve yeni bir takım kimyası oluşturmak için oldukça sabırlı olmak gerekir.Fenerbahçe taraftarının da bu sabrı göstereceğine inanıyorum.


Gol yollarında yaşanan kısırlığa gelecek olursak; maça Semih'le başlamakla bence çok büyük bir kumar oynadı Aykut hoca.İkinci yarı yaptığı hamlelerin hiçbirine yanlış diyemeyiz bence.Gayet planladığı şekilde Kuyt'ı en uca koydu.Sağ tarafa Topuz'u çekti.Böylece ilk yarıda Vaslui'nin yaptığı o yıpratıcı baskıyı atlatmayı başardı Fenerbahçe.Çünkü bildiğimiz gibi Mehmet sağ kanatta Gökhan'la müthiş iyi anlaşırken bir yandan da orta sahanın mücadele gücünü üst seviyeye taşıyor.Fenerbahçe'de günün hayal kırıklığı ismi kuşkusuz Stoch'du.Yüzü dönük oynayan ve çalım atmaya seven Stoch, dün genellikle tek paslarla topu fazla ayağında tutmadı.Top ona geldiği zamanda kaçak oynadı.Peki dün Fenerbahçe için maçın kazanımı neydi? Bana soracak olursanız Kuyt-Alex ikilisini kazandı Fenerbahçe dün akşam.Eğer rövanş maçında sakatlık vs. bir sorun olmazsa Aykut hoca Alex-Kuyt ikilisi ile başlamalı diye düşünüyorum.

İkinci yarıda Kuyt'un Vaslui'nin o katı savunmasını oldukça zor durumlara soktuğunu da gördük.Sağ taraftan Gökhan'ın muhteşem iki ortasını salise farkıyla kaçıran Kuyt o toplardan birine dokunabilseydi belki bugün farklı bir skor tabelası karşımızda olabilirdi.Kuyt'un taraftarla iletişimi de yüksek seviyede.Mücadeleden hiçbir zaman kaçmayan bir oyuncu.Fenerbahçe'ye daha da yararlı olacaktır.Gelelim golün sahibi Bekir'e.Bu gol Bekir için adeta bir ödül gibi oldu.Eğer Fenerbahçe 1-0 veya gollü bir beraberlikle turu atlarsa turun kilit adamı Bekir olabilir.Sonuç olarak Sarı-Lacivertliler için tezim şu biraz zaman lazım yeni takım kimyasının oturması için.


Önümüzdeki maç için hiç umudumuzu kaybetmeyelim.Çünkü Fenerbahçe dün ikinci yarıdaki oyunuyla bize bu takımdan kat kat üstün olduğunu gösterdiği.Tek önemli nokta şu gole gidebilmek için bildiğimizi yapmak.Yani pas trafiğini hızlandırmak ve oyunun yönünü hızlı bir şekilde değiştirmek.Bunu başaramazsak şayet o zaman duran toplara ümit bağlamamız gerekir.Bunlar işin teknik, taktik kısmı ama bir gerçek var ki o da şu Fenerbahçe isterse Vaslui'yi Romanya'da ikiye katlar ve turu almış olarak Türkiye'ye döner.