29 Mart 2012 Perşembe

Milan 0-Barcelona 0: Dejavu

Milan ve Barcelona.. Şampiyonlar Ligi ile adları özleşmiş dünyanın iki dev kulübü.Bir tarafta Şampiyonlar Ligi'nde Real Madrid'den sonra kupayı 7 kez ile en çok kaldıran takım Milan, diğer tarafta bu kupayı 3 yılda 2 kez kazanan ve herkes tarafından uzaylılar olarak tanımlanan Barça.İki takım bu sezon grup aşamasında da karşılaşmışlardı.İlk maç Nou Camp'ta 2-2'lik beraberlikle sonuçlanırken ikinci karşılaşmayı San Siro'da Katalanlar 3-2 kazanmıştı.Maçtan önce favori Barcelona'ydı.

Maça bildiğimiz gibi başlayan Barcelona, rakibi kendi yarı alanına hapsetti.Milan, Barcelona'nın orta saha ön çizgisinde yaptığı top kayıplarından yararlanarak ve top Valdes'e geldiği zaman yaptığı yüksek baskıyla gol aradı.Dün akşam sahada katı bir İtalyan savunması vardı ve Barça bu savunmayı açmakta zorlandı.Nitekim açamadılar ama bunda biraz futbol şansı ve hakemin parmağı vardı Milan lehine.Gerçekten müthiş bir duran top organizasyonu ile topla buluşan Sanchez, Abbiati'nin müdahalesi sonunda yerde kaldı.Fakat İsveçli hakem Jonas Eriksson, devam kararı verdi.Tabi ki sadece hakem hataları değildi, golsüz sonucun nedeni.Milan'ın yaptığı muhteşem alan savunması ve yetenekli defans oyuncuları,kalecisi.Nesta gibi bir stoper varsa elinizde çok şanslısınız demektir.Nesta'nın yanı sıra beklerde çok yardımcı oldu Barcelona ataklarını kesmekte.Özellikle Bonera veya Antonini'nin karşı karşıya pozisyonda çok iyi bir kademesi var Sanchez'e karşı.

Dün akşam 2009'da oynanan Inter-Barcelona maçını hatırlamayan yoktur sanırım.Hatırlamadıysanız ben hatırlatıyorum.Allegri, dersine iyi çalışmış belli.Daha önce Barça'ya karşı oynadıkları iki maç ve Katalanlar'ı en iyi tanıyan adam olan Mourinho'dan kopya çekerek bu skoru sağladı.Eğer, Milan girdiği net pozisyonlardan birisini gole çevirebilseydi bu taktik ve katı savunma bir kez daha Barcelona'yı mağlup etmiş olacaktı.Ama bence rövanş maçında şanslar yine eşit.Saha avantajının Barça'da olmasına karşın Milan'ın kendi sahasında oynadığı futboldan daha farklısını, daha ofansif olanını Nou Camp'ta beklemek hayalcilik olur.Yani San Siro'da oynadıkları oyunun savunma bölümünü aynen rövanşa taşıyabilirlerse gol yemezler diye düşünüyorum.Tek sorun ileride İbrahimovic ve Robinho ikilisi.Dün çok net pozisyonları gol yapamadılar.Ama bu iki oyuncunun özellikle İbrahimovic'in yetenekleri Milan'ın hücum yönündeki en tehlikeli silahı.

Dün akşam Messi'yi durdurmayı başardılar.Fakat bunu Barcelona'da yapmak bu kadar kolay olmayacaktır.Barcelona'nın dün düşmeyen tek gardı Xavi'ydi.Yine yüksek pas yüzdesi ile dikkat çeken ve Barça'nın bulduğu gol pozisyonlarında büyük rol oynayan Xavi, dün akşam takımına yetmedi.Ama skor onlar için avantajlı.Milan içinde avantajlı bence.Rövanş karşılaşması hiç kolay olmayacak.

27 Mart 2012 Salı

Final süper olacak mı


Spor Toto Süper Lig'de hızlandırılmış sezonun son 2 haftasına geldik.Bu sezon ilk kez uygulanacak ve herkes tarafından eleştirilen play-off sisteminin içeriği geçtiğimiz gün federasyon tarafından yapılan bir basın toplantısında açıklandı.Play-off'un ismi "Süper Final" olarak değiştirildi.Spor Toto Süper Final, 14 Nisan'da başlıyor.İlk 4 takım arasında şampiyonluk yarışı sürerken, 5'le 8. sıradaki takımlar arasında da Avrupa
mücadelesi yaşanacak.

Spor Toto Süper Final'in son maçları 12-13 Mayıs tarihlerinde oynanacak.Bu tarihlerde 2012 şampiyonunu bulacağız.Fakat son maç 20 Mayıs'ta şampiyonluk grubunun sonuncusu yani 4. ile Avrupa Ligi grubunu 1. bitiren takımlar arasında oynanacak.Kazanan Avrupa Ligi'nde ülkemizi temsil etmeye hak kazanacak.Takımlar Süper Final'e, Süper Lig'de kazandıkları puanların yarısını götürecek.Buçuklu puanlar yukarıya tamamlanacak.Süper Final'i iki takım aynı puanda bitirirse buçuklu olarak yükseltilen takım sıralamada aşağıya düşecek.İkisi de buçuklu ise veya değilse o zaman iki takım arasında oynanan hem Süper Lig hem de Süper Final maçlarına bakılacak.Klasik ikili averaj hesaplaması yani.


Bunlar Süper Final'in hesapları.Fakat asıl hesap 14 Nisan'da yeşil sahada görülecek.Bu sezon ilk kez uygulanacak olan bu Süper Final, ne kadar eleştirilse bile yanında büyük bir heyecan taşıyor.Bana sorarsanız; yanlış bir sistem.Ama Türk futbolunun yeniden inanmaya, heyecanlanmaya ihtiyacı var ve bu heyecanı Süper Final'de görebiliyorum.Güzel bir maç maratonu bizi bekliyor.Şu an bulunan 7 puanlık fark Süper Final'de 4 puana düşüyor.Bu da liderin 2 maç kaybetmesi anlamına geliyor.Takipçisinin işi zor.Bakalım takımlarımız ve Türkiye bu kadar derbiye hazır mı?Onu yaklaşık 15-20 gün sonra göreceğiz.

25 Mart 2012 Pazar

Fenerbahçe 1-Bursaspor 0: Alex

Play-off öncesi kalan 3 karşılaşmada puan kaybına tahammülü olmayan Fenerbahçe, sahasında ligin çıkışta olan ekibi Bursaspor'u ağırladı.Kadıköy'e gelmeden son 5 maçta 4 galibiyet 1 beraberlik alan Yeşil-Beyazlı ekipte moraller oldukça yüksekti.Ayrıca, Şükrü Saraçoğlu'nda 2 sezon önce Fenerbahçe'nin bileğini büken son takımdı Bursaspor.Hafta içi kupada yoluna devam eden iki takımın mücadelesini, Sarı-Lacivertlilerin derbide aldığı cezadan dolayı sadece kadın ve çocuklar stadyumda izleyebildi.

Dün sahada gördüğümüz gibi Fenerbahçe'nin savunması ve forveti arasında bağlantıyı sağlayan en önemli oyuncusu Emre.Onun yokluğunda Fenerbahçe orta sahası dirençsiz ve rakibe karşılık veremeyen bir orta sahaya dönüşüyordu ki sahneye kaptan çıktı.Son haftalarda takımın hücumda yükünü Moussa Sow ile taşıyan Alex, bazen onu tanıyamayacağımız bir oyuncuya dönüşüyor.Hiç olmadığı kadar hareketli,hızlı ve orta sahayı rahatlatan tam bir kaptan görüntüsü.Takımın sahadaki lideri kuşkusuz Alex.Ama Fenerbahçe'nin bu sezon oynadığı en iyi maçlara bakarsak orta sahasının neredeyse hatasız oynadığını görebiliriz.Eğer Aykut hoca, Emre'yi gözden çıkarmış ise sezon sonunda onu aratmayacak kalitede yerli veya yabancı bir orta saha transfer etmesi gerekli.

Bu arada Alex hakkında bahsederken yarım kaldı.Kaptana ayrı bir paragraf açmak lazım diye düşünüyorum.İlerleyen yaşına rağmen dün sahada takımın en iyisiydi.Emre'nin yokluğunda hem orta sahayı ayağa kaldırmaya çalıştı hem de kendi bölgesinde etkili oldu.Kısaca Alex dün sahada Fenerbahçe adına en olumlu işleri yaptı.Takımına maçı kazandıran güzel golü Bursaspor ağlarına gönderdi.Bence Alex 60 veya 75 dakikalık değil, 90 dakikalık tam bir lider oyuncudur.Tıpkı geçen sezon gibi yine takım onun liderliğinde ayağa kalkıp, şampiyonluk şansını devam ettirdi.

Fenerbahçe öne geçtikten sonra geçen hafta Galatasaray maçındaki gibi 45 dakika boyunca hiç rakibin ceza sahasına gitmedi.Bursaspor ise hücum edemedi açıkçası.Yobo'nun kaybettiği, Sestak'ın direkten dönen topu gol olsa belki Aykut hocaya debiden sonra yöneltilen eleştirilerin şiddeti dahada yükselecekti.Ama o pozisyon gol olmadı ve Fenerbahçe çok önemli bir karşılaşmadan 3 puanla ayrıldı.Haftaya Trabzonspor ile karşılaşacak olan Sarı-Lacivertli ekip zirvede Galatasaray'ı yalnız bırakmayacak gibi görünüyor.

18 Mart 2012 Pazar

Fenerbahçe 2-Galatasaray 2: Lider

Dün akşam sahada gördüğümüz oyun iki takım arasındaki 9 puanlık farkı sahaya yansıttı bence.Galatasaray'ın neden 9 puan ilerde olduğunu görmüş olduk.Fenerbahçe takımının 3 Temmuz sürecinden bu yana yaşadıkları da var tabi ki.Buna maçtan örnek göstermek gerekirse, geçen sezonun şampiyon kadrosundan kaybedilen ve eksikliğini Fenerbahçe taraftarının bolca hissettiği oyuncu kesinlikle Diego Lugano.

Galatasaray'ın attığı iki gole bakalım; Serdar'ın Elmander'i kaçırmasıyla gelen ilk gol.Ama Elmander'in hakkını da vermek lazım.Çok iyi bir koşu ve Necati'nin ara pası farkı 1'e indirdi.Galatasaray'ın skoru eşitlediği golde ise Fenerbahçe savunmasını yaklaşık 50 dakikadır yıpratan Sarı-Kırmızılılar, savunmadan seken topta Hakan gelişine iyi bir vuruşla topu ağlara gönderdi.Bu iki golde Fenerbahçe'nin Lugano ile kapanan bütün savunma zaafları ortaya çıktı diyebiliriz.Bence Aykut hocanın yaptığı değişiklikler Galatasaray'ın ekmeğine yağ sürdü.İlk yarıyı önde kapatan Fenerbahçe, ikinci yarı tekrar farkı ikiye çıkarmak için uğraşsa bu kadar mahkum oynamazdı.Futbolda en tehlikeli skorlardan biri olan 2-1 ile ligin en iyi takımı konumundaki Galatasaray'ı 45 dakika boyunca kilitleyemezsiniz.

Galatasaray cephesinde ise keyifler yerinde.Sarı-Kırmızılılar normal sezonu lider bitirmeyi garantiledi.Eğer, Play-off olmasaydı, bugün Galatasaray'ın şampiyonluk yazısını yazıyor olabilirdim.Galatasaray, Fatih hoca yönetiminde asla pes etmeyen bir takım haline geldi.Bu Fatih Terim'in takımlarına kazandırdığı genel motivasyon şeklidir.Galatasaray taraftarı dün akşam ezeli rakiplerine karşı oynanan oyundan memnundur her halde.Zira, ikinci yarıda Fenerbahçe'nin Muslera'yı zorladığı tek bir gol pozisyonunu bırakın şutu bile yok.Ayrıca, Galatasaray'ın yediği gollerde savunmanın hatası yok.Fenerbahçe'nin iki golüne değinmeden geçmek futbol sanatına ayıp olur.

Ziegler'in takipçiliği sonrası rövaşata-vole karışımı bir vuruşla topu kalenin yan ağlarına gönderen Sow, henüz 10.dakikada Fenerbahçe taraftarını ayağa kaldırdı.Ardından dönen topu hızlı bir kontrolle önüne alan Fenerbahçe'nin kaptanı Alex de Souza müthiş bir vuruşla topu öyle bir yere gönderdi ki Muslera uçtu fakat yetişemedi.Derbinin ardından elimizde kalan 4 güzel gol ve 9 puanlık fark kaldı.Bu iki dev takımın bu sezon en az iki kez daha karşılaşacağı düşüncesi bile insanı heyecanlandırmaya yetiyor.En az dedim çünkü iki takım yoluna Türkiye Kupası'nda da devam ediyor.Burada da bir Fenerbahçe-Galatasaray eşleşmesi geçen sezon ki "El Clasico" maratonunu bize hatırlatıyor.

 

15 Mart 2012 Perşembe

370


Fenerbahçe ve Galatasaray, çubuklu ve parçalı, Sarı-Lacivert ve Sarı-Kırmızı.Derbinin önemini kelimelerle anlatmak imkansızdır.Sadece yaşayarak öğrenebiliriz.İki takım taraftarı için "o" gün hayat durmuştur.Kafalarında olan tek soru işareti akşamki maçın ne olacağıdır.Rakip takımı tutan arkadaşlarınıza takılırsınız.Kısacası "o" gün biz futbolseverlere gönderilmiş, en önemli spor olaylarından biridir.İki takımın mücadelesi öncelikli olarak 3 puan için değil, tribünlerde ve dünyadaki tüm taraftarları için olacaktır.Derbiyi diğer maçlardan farklı kılan en belirgin özelliği budur.Play-off, puan farkı vs.Bunlar derbinin bir parçası değildir.Bunlar ligin bir parçasıdır.Bu atmosferi yaşayan bilir.Bu duyguyu daha önce yürekten hisseden bilir.Derbinin manevi yönleri bence bunlardır.

Gelelim derbinin puan tablosunda göstereceği etkiye.Bana göre, Fenerbahçe son kurşunlarını kullanıyor ve bu maç onlar için play-off yolunda çok önemli.Sarı-Lacivertliler için büyük bir şans.Bu şansı değerlendirmek için ellerinde geleni yapacaklardır.Fenerbahçe'de derbi öncesi cezalı ve önemli bir sakat oyuncu yok.Yobo'nun ufak bir sorunu vardı.Fakat takımla çalışmalara başlandığı öğrenildi.Fenerbahçe taraftarına iyi haber takımları 
tam kadro çıkacak Kadıköy'e.

Galatasaray cephesinde ise puan cetvelinde oluşan 9 puanlık fark bir rahatlık yaratmış gözüküyor.Ama bu rehavet anlamına gelmiyor.Zaten Fatih Terim'in olduğu yerde rehavet diye bir kavram yoktur.Sarı-Kırmızılılarda cezalı oyuncu yok.Felipe Melo'nun adalesindeki sertleşme ona biraz zorluk yaratmış gibi gözüküyor.Ancak Kadıköy'de sahada olacaktır.Galatasaray taraftarlarına da bir iyi haber onlarda Kadıköy'e tam kadro çıkacaklar.

İki teknik adama bakacak olursak; Aykut Kocaman takımın başına geçtiği günden beri ligde sahasında bileği bükülemeyen bir Fenerbahçe var.Hafta içinde 3.5 yıllık sözleşmeye imza atan Fenerbahçeli efsane, Galatasaray'a karşı 3 maçta, 1 galibiyet, 1 beraberlik, 1 mağlubiyet aldı.Aykut hocanın böyle maçlarda takım üzerindeki otoritesi ve takıma sağladığı motivasyon tartışılamaz.Böyle maçları futbolculuğunda da oynamış olması Aykut Kocaman'ın ve takımın motivasyonunu üst seviyeye taşıyor.Fatih Terim, sadece Galatasaray'ın değil, Türk futbolunun saygı duyduğu bir isimdir.Aykut hocada aynı şekilde.Fatih hocadan önce ve sonra Galatasaray'ın nasıl oynadığı ortada.Onun takıma kazandırdığı oyun anlayışı,hırsı ve motivasyonunu bugüne kadar gördük.Kısaca Fatih hoca ve Aykut hoca kendi takımlarında efsaneleşmiş isimlerdir.Bu maça yakışan teknik adamlardır.

Son olarak istatistikler bakalım.İki takım arasındaki 370.karşılaşma olacak.Geride kalan 369 maçta 141 galibiyetle Fenerbahçe önde bulunuyor.Galatasaray'ın ise 117 galibiyeti var, aralarında oynanan 111 maç ise berabere bitmiş.Fenerbahçe'nin 515 golüne Galatasaray 467 golle cevap verebilmiş.İki takım arasında oynanan son maç Türk Telekom Arena'da, Sarı-Kırmızılıların 3-1 üstünlüğü ile sona ermişti.İyi oynayan kazansın ve "o" günün keyfini çıkarın.

10 Mart 2012 Cumartesi

Siyah-Beyaz...

http://alperkanik.info/wp-content/uploads/2012/01/buyuk-besiktas-taraftar%C4%B1.jpg

Bazı taraftarlar takımlarına gönülden bağlıdır derler ya, Beşiktaş taraftarı bununda ötesindedir bence.Tüm taraftar gruplarına saygım büyük fakat şahsi fikrim Beşiktaş taraftarını burada ayrı bir yere koymak gerekir.Taraftar takımın gücüne güç katıyor, formasında ter oluyor, siyah-beyaz renkler için can veriyor neredeyse.Peki oyuncular bunun hakkını veriyor mu?Sezon başında yaşanan krizden sonra teknik direktörlük koltuğuna geçici olarak oturan Carlos Carvalhal ve şimdi gördüğümüz Carlos.Avrupadaki son temsilcimiz Beşiktaş'ın son zamanlardaki kötü performansının nedenleri ve bu durumdan nasıl çıkacağına dair çözüm yolları.

İlk olarak yönetimde yaşanan olaylarla başlayalım.Yıldırım Demirören'in TFF başkanı olmasından sonra Beşiktaş yeni başkanını belirlemeye hazırlanıyor.Adaylar arasında ismi öne çıkan kişi ise Serdal Adalı.Adalı, adaylığı konusunda kısaca : "Beşiktaş taraftarı istediği için bu yola giriyorum." dedi.Bence bu açıklama yeter de artar bile.Beşiktaş taraftarı kulübü emin ellere emanet etmek istiyor.Serdal Adalı, hem taraftar hem de Türk futbolu açısından önemli bir isim.Peki yönetimde yaşanan sorunlar sahadaki oyunu etkiledi mi?Şu an gördüğümüz kadarıyla etkledi diyebiliriz.

Carvalhal'in Beşiktaş'ı düşüşteGelelim Portekizli teknik adama.Carlos Carvalhal, ilk geldiğinde gözüken şuydu: Tayfur hoca çıkınca, Carlos'a yol gösterilecek.Ama Carvalhal'ın Beşiktaş'ı belirli bir form düzeyi yaklayıp, Avrupa Ligi'nde zor bir grubu lider bitirince, bu tez çürüdü.Carvalhal'e olan güven arttı.Biz Türk insanının güvenini kazanmak kolay değildir.Yabancılara karşı hep ön yargılı oluruz.Carlos Carvalhal bu ön yargımızıda ortadan kaldırdı.Maçlarda kenarda dururken yaşadığı heyecan tam da bizim gibiydi.Bunun yanı sıra teknik ve taktik olarak önemli hamleleride vardı.Ancak son zamanlarda yaşanan zor dönemde onunda payı var kesinlikle.Özellikle oynanan son Atletico Madrid maçında.Ama bunlar futbolun içinde var.Takımın motivasyonunun yükselmesi için en büyük etken Carlos Carvalhal.

http://www.trtspor.com.tr/Gallery/Images/Haber/Resized/14-02-kartal-avrupa.jpgTakımın taşıyıcıları yani futbolculara dönersek, oradada yaşanan sakatlıklar ve form durumu sıkıntı yaşatıyor.En son oynanan Avrupa Ligi maçından sonra teknik direktör Carvalhal ile arasında yaşanan tartışmayla gündeme gelen Quaresma takımı ayağa kaldıracak bir numaralı oyuncu.Fakat şu an süresiz olarak kadro dışı bırakıldı.Takımın orta sahadaki lideri Fernandes ve orta sahanın defansif gücü Ernst bile bu düşüşe engel olamadı.Alınan kötü sonuçlarda kuşkusuz sakatlıklar çok büyük rol oynuyor.Beşiktaş'ın bu kötü gidişe dur demesi için elinde çok büyük bir fırsat var.Lig'de Orduspor'u mağlup edip, hafta içi Atletico'yu belki de sezonun en önemli maçında kupanın dışında bırakabilirlerse bu süreç biter.

Bakalım Beşiktaş taraftarına ve armasına yakışan oyunu, mücadeleyi tekrar ne zaman göreceğiz?Carvalhal ile bembeyaz giden sezon, karanlık ve simsiyah bir yola büründü.Bu durumdan kurtulmak yine oyuncular ve Carlos'un elinde.

6 Mart 2012 Salı

Bye bye Boas

Geçtiğimiz sezonun belki Mourinho,Guardiola ve Ferguson'la birlikte en çok konuşulan teknik adamıydı Andre Villas-Boas.Porto'nun Uefa Avrupa Ligi'ni kazanması ve ligdeki muhteşem performansı onun ismini bu kadar sık duymamıza neden oldu.Neredeyse bir sezonda sıfırdan ulaşabileceği en yüksek noktaya gelmişti genç menajer.Herkes Porto'nun elinde bulunan Falcao,Hulk,Guarin gibi yıldızları elinden çıkartacağını düşünüyordu.Andre Villas-Boas, Falcao'nun büyük ölçüde gerçekleşen Chelsea transferinde oyuncuyla görüşerek onu Premier Lig'e göndermemişti.Bundan bir süre sonra genç teknik adamın ismi dev İngiliz kulübüyle anıldı ve Chelsea 15 milyon euro bonservis bedeliyle birlikte Portekizli Villas-Boas'ı takımın başına getirdi.

Kulüpte kimsenin başarıdan şüphesi yoktu.Çünkü onu yeni Mourinho olarak görüyorlardı.Mourinho ile aynı yolu izlemişti, Villas-Boas.Maçlar başladı, takım başlarda kötü oyuna rağmen kazanıyordu.Bu süreç uyum süreci olarak görülerek göz ardı edildi.Haftalar ilerledikçe, takım ilerleyemiyordu.Takım kaybettikçe oklar 34 yaşındaki genç teknik adama dönüyordu.Londra ekibinin ekibinin milyarder sahibi Abramoviç, ne kadar Portekizli'yi desteklese bile artık sabır taşı çatlamıştı.Özellikle, "Maviler"in en çok istediği Şampiyonlar Ligi'nden elenme durumuna gelmesi bu durumda başrol oynamıştır.

2 gün önce beklenen oldu ve Londra ekibi, Portekizli teknik adam ile yollarını ayırdı.Bu ayrılığın ardından Villas-Boas'ın adı Roma ile anılmaya başladı.Chelsea'de ise en başarılı dönemde takımın başında olan Mourinho'nun adı geçiyor.Böylece Abramoviç'in gönderdiği teknik adamlar listesine bir başka Portekizli eklenmiş oldu.

1 Mart 2012 Perşembe

Sarı-kırmızı süper lig

Geçtiğimiz 2-3 sezonda Galatasaray'da yaşanan hayal kırıklıkları sonucunda bu sezon bir şeylerin değişmesi gerektiği çok açık ve net bir şekilde görülebiliyordu.İlk olarak başkan değişti.Sonrasında saha içine dönüldü.Bu takımı yeniden kim canlandırabilir? Oklar tek bir kişiyi işaret ediyordu: "İmparator."

Fatih Terim'in takımın başına gelmesiyle taraftar takımın emin ellerde olduğunu biliyordu.Fatih hocanın teknik ekibinde, 2000 yılında tarih yazan kadroda bulunan Hasan Şaş, Ümit Davala ve Taffarel gibi isimler vardı.Saha kenarındaki takım kurulmuştu.Fakat şimdi sahaya çıkacak takımı belirlemek vardı ve bunun çok kolay olmayacağı göz ardı edilemeyecek bir gerçekti.

İlk olarak Trabzonspor'la sözleşmesi biten Selçuk İnan ile anlaşıldı.Sonrasında Selçuk'a aranan partner İtalya'dan çıktı.Brezilya milli takımından tanıdığımız Felipe Melo, Galatasaray ile anlaştı.Sonrasında Bolton'la sözleşmesi biten İsveç golcü Johan Elmander ile anlaşıldı.Trabzonspor'dan Ceyhun Gülselam ve Engin Baytar'ın transferleri takımın yerli kalitesini yükseltti.Atletico Madrid'le yaşanan transfer trafiğinde adı geçen futbolculardan sadece Çek savunma oyuncusu Tomas Ujfalusi kadroya katıldı.

Mondragon'dan sonra bu seneye kadar kaleci sıkıntısını çok şiddetli bir şekilde yaşayan Galatasaray takımında büyük uğraşlar sonucunda Uruguay milli takımı kalecisi Fernando Muslera, Lazio'dan transfer edildi.Sabri'yi orta sahada düşünen Fatih hoca, sağ bek pozisyonuna da bir takviye istiyordu.Arsenal'de sorun yaşayan Eboue ile sağ bek mevkine takviye yaptılar.Transferin son günlerinde sol tarafa yapılan Riera ve Bursaspor'dan alınan Sercan Yıldırım transferleriyle sezona başlandı.

Sezon başlarında takımın uyum süreci birkaç maç sürdü.Bu süreçte 4-3-3 sistemini bozmayan Fatih Terim, sahadaki oyundan taraftar gibi çok memnun değildi.Artık tatiksel değişiklik kaçınılmazdı ve Sarı-Kırmızılı takımı canlandıracak 11 bulundu.4-2-4 dizilişinde oynamaya başlayan takımda seri galibiyetler alınmaya başlamıştı.

İlk 11'e altyapıdan eklenen 2 oyuncu: Emre Çolak ve Semih Kaya.Özellikle, Semih'in Ujfalusi ile yakaladığı uyumun takımın savunmadaki başarısının yarısı olduğu kesin.Arda'nın gidişiyle kanatlarda sıkıntı yaşayabileceği düşünülen Galatasaray'da hep duyduğumuz Emre Çolak ismi bu sezon parlamaya başladı.Ayrıca Arda'ya benzeyen tarzıyla onu aratmadığı kesin.

Orta sahada ise Selçuk gibi bir oyuncunuz varsa gerçekten yaratıcılık konusunda sıkıntı yaşamayacağınız kesin.Onun yanına mücadele seviyesi yüksek,hırslı aynı zamanda teknik bir oyuncu olan Felipe Melo gelince Galatasaray orta sahası müthiş bir yükseliş gösterdi.Bence Galatasaray'ın fark yaratan en önemli bölgesi orta sahası oldu bu sürece kadar.

Takımın en zayıf bölgesi olarak sol kanadını gösterebiliriz.Ancak o bölgede de takıma yavaş yavaş uyum sağlamaya başlayan Riera etkili olmaya başladı.Genelde orada Engin'i tercih ediyor Fatih hoca.Devre arasında yapılan Yiğit Gökoğlan transferinin o bölgeye ilaç olmuş gibi gözükmüyor bence.Ama Emre'nin bulunduğu sağ kanatta sorun yok.Fatih hocada böyle düşünüyor ki Kazım'ın gitmesine izin verdi.

Gelelim santrafor pozisyonuna.Baros yaşadığı sakatlıklar sonucunda ciddi bir form düşüklüğü yaşadı.Baros-Elmander ikilisi takımın yakaladığı galibiyet serisinde büyük önem taşıyordu.Baros'un sakatlığıyla yalnız kalan Elmander'e takıma devre arasında katılan Necati, partnerlik yapıyor şu sıralarda.Elmander-Necati ikiliside tuttu diyebiliriz aslında.

Peki Galatasaray'ı herkesin bir adım önüne atan en büyük etken ne? Bence kesinlikle Fatih Terim.Fatih hoca, Galatasaray için büyük bir şans.Bunu çok iyi kullandıkları kuşkusuz.Geçen sezondan sonra bu sezon alınan galibiyetler taraftarı ve takımı havaya soktu.Normal sezonu lider kapatacak gibi duruyor Galatasaray.Bakalım play-off'da süper lig gibi Sarı-Kırmızı mı olacak?