11 Ocak 2015 Pazar

Yeni yabancı kuralı hakkında


4 yıl önce Türk futbolunu derinden sarsan şike skandalının ardından oluşturulan ve başında Yıldırım Demirören'in bulunduğu yeni futbol federasyonunun başa çıkamadığı en büyük sorunlardan birisi yabancı sınırlaması kuralıydı. Federasyon ilk olarak Milli Takım'a daha fazla ülkemizde yetişmiş futbolcu vermek adına, yabancı kuralının giderek azalacağını duyurup kulüplerimizin bu doğrultuda hareket etmesi yönünde onları uyarmıştı. Bu kararın çıkmasının üstünden 2 sene geçti, hedefe ulaşılamadığı görüldü. 2 senede ulaşılamayan hedef neydi? Bunu da konuşmak lazım aslında. Milli Takım'ın Dünya Kupası'na gidememesi, Euro 2016 Elemeleri'ne rezalet başlaması ve kulüplerimizin berbat Avrupa performansları. Tabi uçuk yerli oyuncu bonservis ve maaşlarını da buna eklemek gerek. Şimdi geldiğimiz noktada, yabancı kuralındaki değişikliği sadece kulüplerimizin berbat Avrupa performansları ve uçuk paralarla bağdaştırabiliriz. Buna ek olarak Türkiye futbol direktörü Fatih Terim'in de Galatasaray'ı çalıştırdığı dönemde yabancı kuralına şiddetle karşı çıkmasını da ekleyebiliriz. Peki planını yabancı kuralının azalacağını düşünerek hareket eden ve ciddi derecede buna para harcayan takımlar ne olacak? Tabi o kulüplerimizin hepsi yeni yabancı kuralının altına imza atmışlardır, bu nedenle haklarını benim koruyacak halim yok. Sonuçta kazığı yiyen onlar, para benden çıkmıyor. Bunun haricinde ligin kalitesinin doğru yabancı tercihleriyle artacağını düşünüyorum. Genç yabancı oyuncular alıp onları altyapıda geliştirmek sadece bir hayal bizim ülkemiz için. Ancak FM'de gerçek olur bu tarz işler bizim ülkemizde. "Henüz kendi oyuncumuzu yetiştiremiyoruz, elin oğlunu mu yetiştireceğiz?" sesleri yankılanır her yerde.  

Milli Takım seviyesindeki başarının yabancı sınırıyla alakasız olduğunu düşünüyorum. Bu düzeydeki zaferlerin temeli olması gerekiyor kesinlikle. Dünya Kupası ya da Avrupa Şampiyonası tarihinde başarılı olmuş her takımın mutlak bir karakteri ve bunu sahaya en iyi şekilde yansıtan oyuncuları olduğunu görebilirsiniz. O beğenmediğimiz "offf bu ne abi, futbol bu mu?" dediğimiz Yunanistan, kesin bir oyun karakteri ve antrenör başarısıyla kupaya uzanmıştı. Milli seviyede altyapıdan en üste kadar antrenör 1 numaralı etki eden faktör bence. En basit örneklerinden birisi son dünya şampiyonu Almanya. Hani o bahsettiğimiz jenerasyon muhabbetini gerçekleştiren adamları diyorum, örnek aldığımız oyuncuları diyorum, yetiştiren ve yeteneklerini işleyen antrenörlerde asıl başarı. Oyuncu kendini geliştirerek ve her yaşta öğrenmeye açık olarak yoluna devam etmeli. Onları bu işe heveslendirecek, motive edecek antrenörler yetiştirmek gerekiyor. Antrenörleri de işlerine tutkuyla bağlayacak, onlara da motivasyon sağlayacak olanakların oluşturulması gerek elbette. Ülke şartlarından ailesini rahatça geçindirecek parayı kazanıp bu dertleri rafa kaldırması ve kendini işine vermesi gerekli. İşte pasaportu için milyon eurolar verilen yerli oyuncuların kazanacağından azalan parayla altyapıya yatırım yapılsın. O zaman Milli Takım seviyesinde bir şeyler olabilir. Ayrıca ülkemizde bulunan bazı kulüplerimizden de altyapı hakkında ders alabiliriz. Bursaspor, Bucaspor, Gençlerbirliği... Aslında bazı sorunları çözmek için bir çözüm üretmek isterken işi daha da uçuruma sürükledik. Umarım bu yabancı kararında ısrar edilir ve sonuç güzel olur.

Son olarak şunu eklemek isterim, ligin kalitesi artacak dedim fakat taraftarların tepkisi nasıl olur bilemiyorum. Şu an yabancı kuralından daha büyük problem boş tribünlere oynanan maçlar. Bunun çözümü Passolig'i kaldırmak mı olur ya da kulüplerin taraftarı tribünden ihraç etmek yerine onları tribüne davet etmek için cezbedici aksiyonlar gerçekleştirmesi mi olur onu da bilemiyorum. Sahadaki oyunun kalitesi cezbedici etkenlerden birisi, bakalım taraftarlar bu konuda nasıl tepki gösterecek?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder